VAROLUŞ
Günlerdir buralara uğramadım.Çok nadiren bir şeyler karalama isteği duydum ama bu istek geldiği hızla kayboldu..Genellikle artan bir ivmeyle kitap okuma hali içinde olurdum ama çok sevdiğim kitaplarımın yüzüne bile bakmadım.Yaşam enerjisi bilinmeyen güçler tarafından tamamiyle emilmiş ve posası çıkmış bir insanın ruh hali içinde etrafta dolandım durdum.Film seyretme keyfime ise ara vermeden tam gaz devam ettim,edebildim.O iki-üç saatlik zaman diliminde dünyayı unuttuğumdan olsa gerek.Bir sürü ilgi çekici ve güzel film izledim.Hiroshima mon amour,Awakenings ve Interstellar gibi.
Bu aralar varoluş sorunu,varoluşculuk vs gibi konulara yoğunlaştım.Varlığımızın amacı nedir?Niçin dünyaya geliyoruz?Ölüm bir yok oluş mu?Yoksa başka bir boyuta geçme hali mi?gibi benzeri sorulara cevaplar arıyorum.Aslında tüm bu sorular tarih boyunca insanoğlunun ilgisini çekmiş ve tüm büyük dinlerin teolojisinin de bir parçası olmuştur.İnsan doğası gereği nedeni,niçini ve nasılı bilmek,evrenin işleyişi hakkında rasyonel cevaplar elde edebilmek istiyor.Interstellar adlı bilim kurgu filmini izledikten sonra tüm bunları daha çok düşünmeye başladım.Yapımcılarından biri bir fizik profesörü olan,yönetmenliğini Christopher Nolan’ın yaptığı -ki kendisi Memento ve İnception gibi harika filmlere imza atmış çok önemli bir yönetmen ve senaristtir-ilgi çekici bir film bu.Konusuna çok kısaca değinecek olursam,dünyada yiyecek sıkıntısı başlamış ve her yeri toz fırtınaları sarmıştır.İnsanlığın geleceğini tehlikelerden korumak için,yeni bir gezegen arayışı şart olmuştur.İşte kahramanlarımız,Nasa da görevli birkaç bilim adamı tarafından içinde yaşamın olabileceği yeni bir gezegen bulup,orada koloni kurmak umuduyla uzay yolculuğuna çıkarılırlar.Bazı mantık hatalarına rağmen filmin genelini akıcı buldum.Tabii,kara delik,solucan deliği,Einstein’ın görelilik kuramı gibi bazı terimlere biraz da olsa vakıf olmanız lazım,yoksa filmi anlamakta zorluk çekebilirsiniz.Filmi seyrettikten sonra 3.boyut,5.boyut vs konusu takıldı aklıma.Filmdeki bir sahnede karadeliğin içinde 5.boyuta çıkarak zaman yolculuğu yapan baba ,kütüphanenin arkasından,mors alfabesi ile kızına mesaj gönderiyor.Ama kızı başka bir boyutta olduğu için kitapların düşüşünü hayalet diye nitelendiriyor ve babasını fiziki olarak algılayamıyor.Buradan konuyu şuraya bağlayacağım aslında.Yukarda ölüm başka bir boyuta geçmek midir demiştim.Belki de, şu an hayatta olmayan yakınlarımız filmde olduğu gibi başka bir boyuttan bizi izleyebiliyorlardır ve biz üç boyutlu bir evrenin içinde yaşadığımız için onları göremiyoruzdur.Kaybettiğimiz sevdiklerimizin oralarda bir yerlerde varolmaya devam ettiğini düşünmek ,onları göremediğimiz için ne derece sevindirici olur ya da daha da fazla hüzün sebebi mi bilemiyorum aslında.
Neyse, bu konularda nihai cevapları bulabilmek pek mümkün görünmüyor gibi.Konuyla fazla haşır neşir olmak,karşısına çıkan herşeyi içine çeken bir kara delik misali sizi daha da derinlere çekiyor.Malum kara deliklerin çekim gücüne hiçbir şey karşı koyamaz.En iyisi evrenin işleyişine ve yapısına hayranlık duymaya devam ederek,okuyup araştırmayı sürdürmek.Belki bir gün hayata bakış açımızı kökten değiştirecek yepyeni bilgilere ulaşırız.